Salı, Ağustos 08, 2006

Paranoya Günlüğüm 1

24 Haziran 2006 - CUMARTESİ (SABAHA KARŞI)

Bir terminalden çıkıp diğer bir terminale giden otobüste, 39 numaradaki koltuğumun hemen yanından geçip arkamdaki dörtlüye oturan birbirinden yaşlı dört kadının koltuğumun hemen üzerindeki çantalar için ayrılmış kısma koymaya çalıştıkları poşetten kafama, koluma, defterime ve kalemime damlayan sıvı temizlik kaygılarımı tekrar ortaya çıkardı.

Sanırım Şarbon kaptım!!!

KOMPLO TEORİSİ I

Bahsi geçen kadınlar terörist bir grubun mensupları olabilirler. Bu terörist grup şarbon mikrobunu deney tüplerine sıvı formda doldurmuş ve bu kadınları yurdun dört bir yanına yollamış olabilir. Eşyalar taşınırken içinde şarbon mikrobu olan deney tüpleri kırılmış ve muhafazadaki sıvı poşetlere akmış olabilir ve hatta o poşetlerde az önce kafama damlayan sıvının çıktığı poşetlerdir...
--

Oturmakta olduğum koltuk esasında 40 numaralı koltukmuş. Aldığım bilette 39 yazıyordu ama şimdi anladım ki yanımda oturan orta yaşlı, adı muhtemelen Kadir ya da Hasan ya da Şamil olan adam benim oturmam gereken yerde oturuyor.

Zehirlenmiş olabilirim!!!

KOMPLO TEORİSİ II

Yanımda oturan yeşil-beyaz çizgili gömleğini o amcalara has pantolonunun içine gayet düzenli bir şekilde sokmuş olan adam mafya tarafından aranıyor olabilir. Bu mafya belki adamı hiç görmemiştir ve büyük paraların döndüğü bir çek senet sorunu yüzünden öldürülmesi gerekiyordur. Mafya adamın peşindedir ama onu sessiz ve sakin bir şekilde öldürmek için fırsat kollamaktadır. Adamın İsmail AYAZ'dan Marmaris'e gitmek için bilet aldığı ve bu biletin numarasının 40 olduğu güvenilir kaynaklardan öğrenilmiştir. Mafyanın her yerde adamı vardır ve otobüs içindeki muavin 40 numarada oturan adama, çay saati geldiğinde, zehirli çay verme direktifi almıştır ve şu an önümdeki koltuğa tutturulmuş masamsı çıkıntının deliğinde duran plastik çay bardağının içinde ölümcül dozda asbest vardır...
--

Otobüsün koridor ışıkları söndüğünde koltuğumun sol çapraz üstünde yer alan ve üzerinde ıvır zıvır, çoğu işe yaramayan düğmeyle dolu zımbırtıyı kendi tarafıma bakan ışığı yakmak için incelemeye başladım.
Düğmelere tek tek bastım, benim tarafıma bakan ışık yanmıyordu, ancak yanımdaki adamın üzerindeki ışık otobüsün arka tarafını, dolunayın ormana yaptığı gibi, aydınlattı.

Olamaz! Sanırım izleniyorum!!!

KOMPLO TEORİSİ III

Hükümet hepimizi izliyor! Artık özel hayat diye birşey kalmadı. Bilgisayarımızda yaptıklarımızı onlara bildiren kurtçuklar var. Televizyonumuzu saat kaçta açıp hangi programı izlediğimizi biliyorlar. Umumi tuvaletlerin aynaları arkasında burunlarını karıştıran insanların görüntülerini kaydeden kameralar var. Telefonlar dinleniyor ve hatta onlar şu an yazı yazdığımı da biliyorlar çünkü ışık sanarak yakmaya çalıştığım şey bir kamera...

24 Haziran 2006 - CUMARTESİ (SABAH)

Sonra uykuya dalmışım...

Farklı bi şehre uyandım. Uzaklardan gelen azot kokusu beni kendine doğru çekiyordu. Farkında olmadan üstüme giydiğim sıcak Haziran havasının rehavetiyle bir bilinmeze doğru yürümeye başladım...

Not : Sabahın 10:00'unda hissedilen sıcaklığı 35 derece olan bir şehirdeyseniz kendinize bir iyilik yapın. Klimalı internet kafeleri seçin!

***Pouufff***

Buharlaştım...

Hiç yorum yok: