Pazar, Kasım 27, 2005

Aşkın Gözü Kördür III

III


Pantolonu ayaklarına düştü, çıkarıp merdiven boşluğuna fırlattı. Sis gerçekten de ateşler içindeki bir bıldırcın gibi sıcaktı ve eğer Lerond takımları ayakta gezebiliyorsa, Orvert böyle giyinik kalacak değildi ya. Ya hep Ya hiç.

Ceketi ve gömleği uçtular. Ayakkabılarını çıkarmadı. Merdivenin altına vardığında hafifçe kapıcının camına vurdu.
-Girin, dedi, kapıcı kadının sesi.
-Bana mektup var mı? diye sordu Orvert.
-Oh! Bay Latuile! diye kahkahayı bastı şişman kadın, her zaman güldürmeye hazırsınız... İyi uyudunuz mu bakalım? Rahatınızı kaçırmak istemedim... Ah, bu sisin ilk günlerini görecektiniz! Herkes çıldırmış gibiydi. Şimdiyse... ee alışıyor insan...

Sütümsü engeli aşmayı başaran kokudan, kapıcının yaklaşmakta olduğunu anladı.
-Ne var ki, yemek hazırlamak pek kolay olmuyor. Ama bu sis bir garip... Sanki besliyor gibi; örneğin ben iyi yerim... Oysa üç gündür, bir bardak su, bir parça ekmek yetti.
-Zayılayacaksınız.
-Hah! hah! diye kikirdedi kadın, altıncı kattan düşen bir ceviz torbasına benziyen gülüşüyle. Bakın, elleyin Bay Orvert, hiç bu kadar formda olmamıştım. Midelerim bile toparlandı... Bakın, elleyin.
-Ama... Şey..., dedi Orvert.
-Bakın, elleyin diyorum size.
Körlemesine elini kaptı ve söz konusu midelerinden birinin ucunun üstüne koydu.
-Şaşırtıcı, diye saptamada bulundu Orvert.
-Ve kırk iki yaşındayım. Nasıl! Hiç belli değil artık! Ah!... Benim gibi biraz toplu kadınların işine geliyor bir yerde...
-Aman tanrım! dedi Orvert, afallayarak... Çırılçıplaksınız.
-Evet, ya siz?
-Doğru, dedi kendi kendine Orvert. Benimki de ne tuhaf fikir.
-Televizyonda, diye sürdürdü kapıcı kadın, aerosol bir afrobezyak* olduğunu söylediler.
-Ah! dedi Orvert; kapıcı kadın kısa bir solukla değmişti kendisine ve bir an için, kendini bu kutsal siste yeniden doğmuş gibi hissetti.
-Bakın dinleyin Bayan Panuche, diye yalvardı, Hayvan değiliz. Eğer bu gerçekten afrodizyak bir sisse, kendimize hakim olmalıyız.
-Oh!Oh! dedi Bayan Panuche, kesik kesik ve ellerini doğru yere yerleştirdi.
-Benim için fark etmez, dedi Orvert, ağırbaşlı bir edayla. Siz işinizi halledin, ben hiçbir şeyle igilenmiyorum.
-Eee, diye mırıldandı kapıcı kadın, soğukkanlılığını kaybetmeden. Bay Lerond sizden daha sevecen. Oysa sizinle, bütün işi üstlenmek gerekiyor.
-Bakın, henüz yeni uyandım... Ben alışık değilim.
-Size göstereceğim, dedi kapıcı kadın.
Sonra öyle şeyler oldu ki, Nuh'un, Salammbo'nun ve Tanit'in tülünün sefaletini bir kemanın içine attığımız gibi, bunların üzerine de zavallı dünyanın harmanisini atsak daha iyi olur.

Orvert odadan oldukça canlı çıktı. Dışarıya kulak kabarttı... Arabaların gürültüsü: işte eksik olan buydu. Ama sayısız şarkı yükseliyordu. Her yerden kahkahalar yayılıyordu.

Aklı bir karış havada, yolda ilerledi. Kulakları böylesine derin bir ses ufkuna alışık olmadığı için biraz bocalıyorlardı. Yüksek sesle düşündüğünü fark etti.
-Aman tanrım, dedi. Afrodizyak bir sis!
Görüldüğü gibi, söz konusu düşünceler pek değişmiyordu. Ama insanın kendini on bir gün uyuyup; laubali ve genelleşmiş bir çeşit zehirlenmeyle, içinden çıkılmaz bir hal alan tam bir karanlık içinde uyanmış, şişman ve yaşlı kapıcısının dik ve iri göğüslü bir Valkür'e, beklenmedik zevklerle bir mağaranın gözü dönmüş Kirke'sine dönüştüğünü gören bir adamın yarine koymalı.
-Kahretsin! dedi Orvert, düşüncesini belirtmek için.
Birden sokağın tam orta yerinde ayakta olduğunu fark ederek korktu ve yüz metre boyunca yatay çıkıntısının izlediği duvara kadar geriledi. Orası, fırındı. Daha önce uygulamaya geçirdiği sağlık bilgisi, kayda değer her bedensel etkinlikten sonra bir besin alması gerektiğini buyuruyordu ona; küçük bir ekmek yemek için içeri girdi.
Dükkanda büyük bir gürültü vardı.

Orvert biraz önyargılı bir adamdı, kadın fırıncının her erkek müşteriden, erkek fırıncının da her kadın müşteriden ısrarla ne istediğini anladığında, saçlarının diken diken olduğunu hissetti.
-Eğer size bir kiloluk bir ekmek verirsem, dedi fırıncı kadın, karşılığında ona uygun boyutu isteme hakkım var, kör olası!
-Ama bayan, diye karşı çıktı, küçük bir ihtiyarın sivri organı. Orvert onun köprünün sonundaki yaşlı orgcu Bay Curepipe olduğunu anladı... Ama Bayan...
-Bir de burgulu org çalıyorsunuz! dedi fırıncı kadın...
Bay Curepipe kızdı.
-Size orgumu yollarım, dedi gururla ve çıkışa doğru yöneldi ama Orvert oradaydı ve şok soluğunu kesti.
-Sıradaki, diye ciyak ciyak bağırdı fırıncı kadın.
-Bir ekmek istiyorum, dedi Orvert güçlükle, midesini ovuşturarak.
-Bay Orvert için iki kiloluk bir ekmek, diye bağırdı fırıncı kadın.
-Hayır! Hayır! diye inledi Orvert. Küçük bir ekmek.
-Hayır, dedi fırıncı kadın.
Ve kocasına seslenerek:
-Lucien, şununla ilgileniver, dersini alsın.
Orvert'in saçları diken diken oldu, son sürat kaçtı ve tam vitrin camının ortasına çarptı. Cam dayandı.

Orvert turunu tamamladı ve sonunda dışarı çıkabildi. İçerde rezalet devam ediyordu. Çırak, çocuklarla ilgileniyordu.
-Vay anasına, diye homurdandı Orvert kaldırımda. Ya ben seçiciysem? Karıdaki de surat olsa...

Köprüden sonraki pastaneyi anımsadı. Hizmet eden kız on yedi yaşındaydı, ağzı kalp biçimindeydi ve işlemeli bir önlüğü vardı... Belki, artık sadece önlüğü giyiyordu...

Boris Vian - Kurtadam


Hiç yorum yok: