Salı, Kasım 29, 2005

25 Ağustos 1983 - I

I

Küçük istasyonda, saatin gecenin on biri olduğunu fark ettim. Otele yürüyerek gittim. Daha önceleri olduğu gibi, tanıdık yerlerde bizi ele geçiren kendini bırakma ve rahatlama duygusunu hissettim. Büyük ve geniş kapı açıktı; bina karanlıklar içindeydi. Solgun aynaları salondaki bitkileri çoğaltan lobiye girdim. Şaşırtıcı bir şekilde otelin sahibi beni hatırlamadı ve kayıt defterini uzattı. Bankoya bağlı duran tüy kalemi aldım, bronzdan mürekkep hokkasında ıslattım ve açık duran deftere eğildiğimde, o gecenin bana sunacağı sürprizlerden ilkiyle karşılaştım. Benim ismim, yani Jorge Luis Borges, zaten deftere yazılmıştı ve yazının mürekkebi henüz kurumamıştı.
Otelin sahibi şöyle söyledi:
"Yukarı çıkmış olduğunuzu sanıyordum."
Sonra bana dikkatlice baktı ve hatasını düzeltti:
"Özür dilerim beyefendi. Diğeri size öyle benziyor ki, ama siz daha gençsiniz."
Hemen sordum:
"Oda numarası kaç?"
"19 numarayı istedi," diye cevap verdi.
Korktuğum başıma gelmişti.
Tüy kalemi bıraktım ve koşarak merdivenleri tırmandım. 19 numaralı oda ikinci kattaydı, bir korkuluk ve hatırladığım kadarıyla bir bankın bulunduğu derme çatma bir apartman boşluğuna bakıyordu. Otelin en tepedeki odasıydı. Kapı kolunu çevirdim, kapı direnmeden açıldı. Avizenin ışıkları yanıyordu. Merhametsiz ışığın altında kendimi seçebildim. Demirden dar yatakta sırtı bana dönük, daha zayıf ve çok solgun, tavandaki alçı kabartmalara dalmış halde öylece duruyordu diğer ben. Sesi bana ulaştı. Tam olarak benim sesim değildi; daha çok ses kayıt cihazlarından duymaya alıştığım, sesimin nankör ve renksiz bir tonuydu...




Jorge Luis Borges

Hiç yorum yok: